Modal content
×

T.C. İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

WEB SİTESİ GİZLİLİK VE ÇEREZ POLİTİKASI

Web sitemizi ziyaret edenlerin kişisel verilerini 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca işlemekte ve gizliliğini korumaktayız. Bu Web Sitesi Gizlilik ve Çerez Politikası ile ziyaretçilerin kişisel verilerinin işlenmesi, çerez politikası ve internet sitesi gizlilik ilkeleri belirlenmektedir.

Çerezler (cookies), küçük bilgileri saklayan küçük metin dosyalarıdır. Çerezler, ziyaret ettiğiniz internet siteleri tarafından, tarayıcılar aracılığıyla cihazınıza veya ağ sunucusuna depolanır. İnternet sitesi tarayıcınıza yüklendiğinde çerezler cihazınızda saklanır. Çerezler, internet sitesinin düzgün çalışmasını, daha güvenli hale getirilmesini, daha iyi kullanıcı deneyimi sunmasını sağlar. Oturum ve yerel depolama alanları da çerezlerle aynı amaç için kullanılır. İnternet sitemizde çerez bulunmamakta, oturum ve yerel depolama alanları çalışmaktadır.

Web sitemizin ziyaretçiler tarafından en verimli şekilde faydalanılması için çerezler kullanılmaktadır. Çerezler tercih edilmemesi halinde tarayıcı ayarlarından silinebilir ya da engellenebilir. Ancak bu web sitemizin performansını olumsuz etkileyebilir. Ziyaretçi tarayıcıdan çerez ayarlarını değiştirmediği sürece bu sitede çerez kullanımını kabul ettiği varsayılır.

1.Kişisel Verilerin İşlenme Amacı

Web sitemizi ziyaret etmeniz dolayısıyla elde edilen kişisel verileriniz aşağıda sıralanan amaçlarla T.C. İçişleri Bakanlığı tarafından Kanun’un 5. ve 6. maddelerine uygun olarak işlenmektedir:

  • T.C. İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülen ticari faaliyetlerin yürütülmesi için gerekli çalışmaların yapılması ve buna bağlı iş süreçlerinin gerçekleştirilmesi,
  • T.C. İçişleri Bakanlığı tarafından sunulan ürün ve hizmetlerden ilgili kişileri faydalandırmak için gerekli çalışmaların yapılması ve ilgili iş süreçlerinin gerçekleştirilmesi,
  • T.C. İçişleri Bakanlığı tarafından sunulan ürün ve hizmetlerin ilgili kişilerin beğeni, kullanım alışkanlıkları ve ihtiyaçlarına göre özelleştirilerek ilgili kişilere önerilmesi ve tanıtılması.
 
2.Kişisel Verilerin Aktarıldığı Taraflar ve Aktarım Amacı

Web sitemizi ziyaret etmeniz dolayısıyla elde edilen kişisel verileriniz, kişisel verilerinizin işlenme amaçları doğrultusunda, iş ortaklarımıza, tedarikçilerimize kanunen yetkili kamu kurumlarına ve özel kişilere Kanun’un 8. ve 9. maddelerinde belirtilen kişisel veri işleme şartları ve amaçları kapsamında aktarılabilmektedir.

3.Kişisel Verilerin Toplanma Yöntemi

Çerezler, ziyaret edilen internet siteleri tarafından tarayıcılar aracılığıyla cihaza veya ağ sunucusuna depolanan küçük metin dosyalarıdır. Web sitemiz ziyaret edildiğinde, kişisel verilerin saklanması için herhangi bir çerez kullanılmamaktadır.

4.Çerezleri Kullanım Amacı

Web sitemiz birinci ve üçüncü taraf çerezleri kullanır. Birinci taraf çerezleri çoğunlukla web sitesinin doğru şekilde çalışması için gereklidir, kişisel verilerinizi tutmazlar. Üçüncü taraf çerezleri, web sitemizin performansını, etkileşimini, güvenliğini, reklamları ve sonucunda daha iyi bir hizmet sunmak için kullanılır. Kullanıcı deneyimi ve web sitemizle gelecekteki etkileşimleri hızlandırmaya yardımcı olur. Bu kapsamda çerezler;

İşlevsel: Bunlar, web sitemizdeki bazı önemli olmayan işlevlere yardımcı olan çerezlerdir. Bu işlevler arasında videolar gibi içerik yerleştirme veya web sitesindeki içerikleri sosyal medya platformlarında paylaşma yer alır.

Teknik olarak web sitemizde kullanılan çerez türleri aşağıdaki tabloda gösterilmektedir.

Oturum Çerezleri

(Session Cookies)

Oturum çerezleri ziyaretçilerimizin web sitemizi ziyaretleri süresince kullanılan, tarayıcı kapatıldıktan sonra silinen geçici çerezlerdir. Amacı ziyaretiniz süresince İnternet Sitesinin düzgün bir biçimde çalışmasının teminini sağlamaktır.

 

Web sitemizde çerez kullanılmasının başlıca amaçları aşağıda sıralanmaktadır:

  • • İnternet sitesinin işlevselliğini ve performansını arttırmak yoluyla sizlere sunulan hizmetleri geliştirmek,
5.Çerez Tercihlerini Kontrol Etme

Farklı tarayıcılar web siteleri tarafından kullanılan çerezleri engellemek ve silmek için farklı yöntemler sunar. Çerezleri engellemek / silmek için tarayıcı ayarları değiştirilmelidir. Tanımlama bilgilerinin nasıl yönetileceği ve silineceği hakkında daha fazla bilgi edinmek için www.allaboutcookies.org adresi ziyaret edilebilir. Ziyaretçi, tarayıcı ayarlarını değiştirerek çerezlere ilişkin tercihlerini kişiselleştirme imkânına sahiptir.  

6.Veri Sahiplerinin Hakları

Kanunun ilgili kişinin haklarını düzenleyen 11 inci maddesi kapsamındaki talepleri, Politika’da düzenlendiği şekilde, ayrıntısını Bakanlığımıza ileterek yapabilir. Talebin niteliğine göre en kısa sürede ve en geç otuz gün içinde başvuruları ücretsiz olarak sonuçlandırılır; ancak işlemin ayrıca bir maliyet gerektirmesi halinde Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından belirlenecek tarifeye göre ücret talep edilebilir.

 

  • e-Devlet
  • İçişleri Bakanlığı
  • Siirt

Valilikler

Tillo Kaymakamlığı
Tillo Kaymakamlığı
Tillo Kaymakamlığı
  • KAYMAKAMLIK
    Kaymakam Kaymakamlık Birimleri İlçe Protokol Listesi Tarihçe Mevzuat
  • TİLLO
  • MAHALLİ İDARELER
    Tillo Belediye Başkanlığı
  • HİZMETLERİMİZ
    Hizmet Birimleri Kamu Hizmet Standartları
  • GÜNDEM
    Haberler Duyurular
  • İLETİŞİM
°C
1
Haziran2025
Parçalı Bulutlu
23
°C
5 Günlük Hava Tahmini
temizle
  • KAYMAKAMLIK
    • Kaymakam
    • Kaymakamlık Birimleri
      • İlçe Yazı İşleri Müdürlüğü
    • İlçe Protokol Listesi
    • Tarihçe
    • Mevzuat
  • TİLLO
  • MAHALLİ İDARELER
    • Tillo Belediye Başkanlığı
  • HİZMETLERİMİZ
    • Hizmet Birimleri
      • İlçe Jandarma Komutanlığı
      • İlçe Emniyet Amirliği
      • İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü
      • İlçe Müftülüğü
      • Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Müdürlüğü
      • İlçe MalMüdürlüğü
      • İlçe Tapu Müdürlüğü
      • İlçe Nüfus Müdürlüğü
      • İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü
      • İlçe Gençlik ve Spor Müdürlüğü
      • İlçe Toplum Sağlık Grup Başkanlığı
    • Kamu Hizmet Standartları
  • GÜNDEM
    • Haberler
    • Duyurular
  • İLETİŞİM

Kültür

        
 
 
İbrahim Hakkı Hazretleri
 

        1701 tarihinde Erzurum’da doğdu.Mutasavvıf. Dokuz yaşındayken babasıyla Siirt’e gitti ve Tillo Köyü’ndeki Kadiri Seyhi Ismail Fakirullah‘a bağlandi.1735′te Erzurum’a döndü. Üç defa hacca giden, Arabistan ve Mısır’ı dolaşan İbrahim Hakkı,1752′de İstanbul’da Sultan I.Mahmud Han’ın özel izniyle saray kitaplığıdan yararlandı. Şiirlerini İlahiname adı altında toplayan İbrahim Hakkı, ünlü eseri Marifetname’de çağının jeolojiden astronomiye, fizyolojiden psikolojiye kadar pek cok alandaki bilgilerini bir araya getirmeye çalıştı 1780 tarihinde vefat etti.

Osman Efendi adlı bir şeyhin oğludur. Babası saygın bir mutasavvıf idi ve İbrahim Hakkı‘yı iyi bir eğitimle yetiştirdi.İbrahim Hakkı olgun bir düşünürdü. Yetmişten fazla eser yazdı. Eserleri arasında en meşhuru olan Marifetname adlı eseri, yaşadığı dönemin bütün bilgilerini kapsayan ansiklopedik özellikte bir eserdir.

Erzurumlu İbrahim Hakkı Marifetname adlı eseriyle insanlara önce çevrelerindeki eşyayı, daha sonra kendilerini ve en sonunda da Tanrıyı bildirmeyi amaçlıyordu. Kitabın içindeki Kıyafetname adlı bölüm ise bir çeşit görgü bilimidir.Erzurumlu İbrahim Hakkı, dar çevresi içinde tasavvufu öğrenmişti. O, derin düşüncesiyle cisimlerin birleşmesini, hayatın doğuşunu, cinslerin gelişmesini yepyeni bir görüşle ortaya atmıştı.

Ona göre Allah önce “Kendi nurundan bir cevher var edip, andan cemi kainatı tedric ve tertib ile halk etmiştir; buna Cevher-i Evvel denir.”

Erzurumlu İbrahim Hakkı’ya göre, bütün varlık küre şeklindedir: “Alemin her ne tarafına nazar olunsa şekli muhaddep görünür.” “Arzda ve semada müşahede olunan bütün şekiller yuvarlaktır”. Einstein bu görüşü ondan çok daha sonra matematiksel yollardan göstermiştir.İnsanların nazarında çok önemli bir yer işgal eden Marifetname adlı eseri defalarca basılmıştır.

HAKKINDA YAZILANLAR

Erzurum Milletvekili Doç. Dr. Ömer Özyılmaz’ın girişimleri sonucu İbrahim Hakkı Pulu bastırıldığı bildirildi. Erzurum Milletvekili Doç. Dr. Ömer Özyılmaz’ın girişimleri sonucu PTT Genel Müdürlüğü’nün İbrahim Hakkı Hazretleri Pulu çıkarttığı belirtildi.

PTT’nin İbrahim Hakkı Hazretleri’nin doğumunun 300. yılı sebebiyle çıkardığı pul ile ilgili olarak yazılı bir açıklama yapan Doç. Dr. Özyılmaz, “Master ve doktora çalışmalarımda kendisinden büyük feyiz aldım. Bu tezlerimde evrensel bilgilerinden büyük ölçüde yararlandım. İbrahim Hakkı Hazretleri adına böyle bir anma pulunun bastırılmış olmasından büyük memnuniyet duydum.” ifadelerini kullandı. Doç. Dr. Ömer Özyılmaz, siyasete girmeden önce devam ettiği akademik hayatında İbrahim Hakkı Hazretleri’inin eğitim anlayışı üzerine bilimsel tezler hazırlamıştı. İbrahim Hakkı Hazretleri, geçtiğimiz kasım ayı içinde doğumunun 300. yılında ilk kez devlet töreni ile anılmıştı.

40’a yakın eser bıraktı

“Mevla görelim neyler, Neylerse güzel eyler.” sözünün sahibi, mütefekkir ve mutasavvıf vasıflarıyla tarihe geçen Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri, 18 Mayıs 1703’te Erzurum/Hasankale’de doğdu. Çocukluğunda İsmail Fakirullah Hazretleri ile tanıştı. Erzurum Müftüsü Muhammed Hazık’tan Arapça, Farsça dersleri aldı. 1728’de Tillo’ya giderek Şeyh Fakirullah Hazretleri’ne bağlandı. 7 yıl sonra şeyhinin vefatı üzerine Erzurum’a döndü ve Yukarı Habib Efendi Camii’nde imam–hatip olarak görev aldı. Kabiliyeti ve bilgisiyle ilim çevrelerinin dikkatini çekince Sultan I. Mahmut tarafından saraya davet edildi ve saray kütüphanesi istifadesine sunuldu. 1775’te Hasankale’de inzivaya çekilerek kendini tamamen kitap hazırlamaya adadı. Marifetname’yi o dönemde yazdı. Eserde, astronomiden matematiğe, astrolojiden tıbba kadar birçok konudaki soruların cevabı yer alıyor. 22 Haziran 1780’de Tillo’da vefat etti ve şeyhi Fakirullah için yaptırdığı türbeye defnedildi. 40’a yakın eseri arasında en çok bilinenler şunlar: İbrahim Hakkı Divanı, İrfaniye, İhsaniye, Mecmuatü’l Meani ve Marifetname.

 

İsmail Fakirullah Hazretleri

 

        İsmail Fakirullah Hz.Hicri 1067 'de recep ayı Regaip kandiline rastlayan cuma gecesi dünyaya gelmiştir. Babası Hoca Kasım Efendi'dir. İsmail Fakirulluh Hz. çocuk yaşlarında ilim tahsiline başlamış ve hoca oluncaya kadar ilim tahsiline aralıksız devam etmiştir. 24 yaşındayken babasını kaybetmiş tir. Bu yaş ta evlenerek oturduğu camide müderrislik ve imamlık yapmaya başlamıştır. 30 yaşında annesini kaybettikten sonra Züht ve Takvasının gereği olarak kendisine bir tarla satın almış, bizzat kendi elleriyle asma ağaçları dikmiş ve geçimini sağlamak için çalışmıştır. Tarla ekmiş ekin biçmiştir.40 yaşına kadar günlerinin çoğunu oruçla geçirmiş,orucunu bir kaç üzüm tanesiyle açmıştır.40 gün konuşmadan, yeme içmeden kesilerek mana alemine dalmıştır. Kırkıncı gün gözünü açmış bir tas su içmiş ekşi nar aşı isteyip bir parça ekmekle yemiş ve kendine gelmiştir. Bundan sonra yemeğini normal yemeye başlamıştır. Daha sonra Kırksekiz yaşında Hacc'a gitmiştir.

İsmail Fakirullah Hz' nin biri kız olmak üzere 5 çocuğu vardı.İbrahim Hakkı Hz' nin üstadı olan İsmail Fakirullah Hz'nin büyük kerametleri olmuştur. Bunlardan bir tanesi de kuyu hadisesidir. İsmail Fakirullah Hz 48 yaşında iken komşularından biri vefat eder. Onların evlerine taziyeye gider. Taziyede bulunduktan sonra namaz vakti izin alıp, eve dönmek isterken avluda bulunan ve içinde su bulunma yan 22 metre derinliğinde bir kuyuya düşer. İsmail Fakirullah Hz'nin camiye gelmediğini gören cemaat. İsmail Fakirullah Hz'ni aramaya başlar.Nihayet taziye evinden çıkanlar İsmail Fakirullah Hz'nin kuyudan seslerini işitirler.Bunun üzerine kuyuya biri inerek İsmail Fakirullah Hz' ni kuyudan çıkarır. Büyük mürşid kuyudan çıkarılırken sarığı başında, terliği ayağında ve kaşındaki ufak sıyrık haricinde vücudunda her hangi bir yara veya kırık olmadığı halde olup bitenlerden habersiz hala o manevi mecliste içtiği muhabbet ve ilahi aşk şarabının etkisiyle istiğrak halindeydi. Kendisini kuyudan çıkarmak isteyenlere "Beni kendi halime bırakın artık benim sizinle işim kalmadı benden uzaklaşınız" diyerek kendisini mevlasıyla o manevi mecliste hazır bulunan evliya ruhlarıyla baş başa bırakmalarını ısrarla istemiştir. İsmail Fakirullah Hz ayıldığında kuyuya düştüğ ünden haberi olmadığını ancak kuyuda bulunduğu zaman zarfında yüce ALLAH'ın tecelli sıfatlarıyla müstağrik olduğunu birçok evliyanın ruhlarıyla tanıştığını ifade eder.

İsmail Fakirullah Hz.'nin istiğrak hali 8 yıl boyunca devam etmiştir. 9.yıl istiğrak halinden ayrılıp cenab-ı Hak'tan aldığı feyz ile insanları hak yoluna irşada başlamıştır. Bir tarafta "Uvey siye" tarikatının esasları doğrultusunda her kesimden insanları irşad ederken diğer taraf taşer-i ilimler ve müspet ilimlerde dünyaca ünlü meşhur ilim adamları yetiştirmiştir. Hay atını Hak yolda insanları irşad etmekle geçiren bu büyük veli hicri 1146,Miladi 1734 sen esinde ruhunu mevlasına teslim etmiştir. Kabri Tillo kabristanlığı'nda kendi istemiyle anılan türbededir. İsmail Fakirulluh Hz'nin vefatından sonra halka tanıtan İbrahim Hakkı Hz 'dir. Her sene binlerce kişi türbesini ziyaret etmektedir.

 

Şeyh İbrahim El Mücahit Hazretleri

 

Şeyh İb­ra­him el-Mü­ca­hid el-Ha­li­dî Haz­ret­le­ri Til­lo’nun bağ­rın­da ye­tiş­tir­di­ği ulu ve­li­ler­den önem­li bir si­ma­dır.
Do­ğum ta­ri­hi bi­li­ne­me­yen Şeyh İb­ra­him el-Mü­ca­hid Til­lo’da dün­ya­ya gel­di.
İlm-i le­dun­ni ile âlim, hu­şu-i amel ile âmil ve hu­lus-i kalb ile kâ­mil­di.
O, ge­ce­si­ni gün­dü­zü­nü ha­bib-i kib­ri­ya­sıy­la ya­şa­mış onun aşk ve şev­kiy­le ne­fes alıp ver­miş­ti.
O, vus­la­tı­nın sır­rıy­la mes­rur olur­ken, vü­cu­du­nu mev­cud’a bı­ra­kır, ru­hu­nu Mak­sud’a ak­set­ti­rir, hal’den hal’e, kal’den kal’e, gah se­kir’de, gah sah­ve’de me’nus olur­du.
Şeyh İb­ra­him el-Mü­ca­hid Haz­ret­le­ri Hic­ri al­tın­cı asır­da ya­şa­mış eh­val ve et­va­rı her ta­ra­fa ya­yıl­mış ve ba­ba­sı Şeyh Ham­za el-Ke­bir Haz­ret­le­ri­nin gü­ne­şin­de göl­ge ola­bil­miş bü­yük bir Til­lo ev­li­ya­sı­dır.
Şeyh Mü­ca­hid Haz­ret­le­ri­nin ken­di­sin­den yak­la­şık dört yüz son­ra ge­len Gavs-i Azam Şeyh İs­ma­il Fa­ki­rul­lah Haz­ret­le­ri ile ev­li­ya nes­liy­le çok sı­kı bir ma­ne­vi bağ bu­lun­mak­ta­dır. Fa­ki­rul­lah Haz­ret­le­ri­nin meş­hur Ku­yu ha­di­se­sin­de ya­nı­na ge­len bir çok ve­li ru­ha­ni­yet­ten bi­ri­dir Şeyh Mü­ca­hid Haz­ret­le­ri…

Şeyh İb­ra­him el-Mü­ca­hid Haz­ret­le­ri­nin zik­ri ba­ba­sı gi­bi ceh­rî idi. Bu­nu biz­zat Gav­sul-Mem­duh Haz­ret­le­ri­nin oğ­lu bü­yük ve­li Nur Ham­za Haz­ret­le­ri ifa­de et­mek­te­dir.

VE­FA­TI:

Şeyh İb­ra­him El-Mü­ca­hid Haz­ret­le­ri H. 660-M. 1262 yı­lın­da Til­lo’da hak­kın rah­me­ti­ne er­di. Kabr-i Şe­ri­fi adı­na yap­tı­rı­lan tür­be­nin için­de­dir.
Şeyh İb­ra­him el-Mü­ca­hid Hz.le­ri­nin me­zar ta­şın­da şu ki­ta­be var­dır:

Ma­na­sı:

Hayy, Dâ­im ve Bâ­ki O’dur. (Al­lah)… O’nun dı­şın­da­ki­le­re be­ka’ yok­tur. Has ev­li­ya­la­rın ruh­la­rı­na şi­fa bah­şe­den de O’dur…

Bu­ra­sı; Fâ­dıl, Kâ­mil, üns ve li­ka’ sa­hi­bi, nefs-u he­va ile mü­ca­hid Şeyh İb­ra­him’in mer­ka­dı­dır.

Hu­zur ve se­fa sa­hi­bi Kut­bul-ek­tab Şeyh Ham­za el-Ke­bir’in oğ­lu­dur. (Hiç şüp­he­siz yü­ce Al­lah sır­la­rı­nı tak­dis ey­le­miş­tir.)

Ada­let ve ve­fa ma’de­ni, Rab­bus-se­ma ta­ra­fın­dan ve fü­tuh­la müy­yed, ehl-i tak­va efen­di­si haz­re­ti Emi­rul-mu’mi­nîn Ha­lid bin Ve­lid’in (Al­lah, rı­za­sı­nın en fa­zi­let­li­si ile on­dan ra­zı ol­sun ve ken­di­si­ni ra­zı et­sin) so­yun­dan­dır. Ru­hu cis­min­den ay­rı­lın­ca, ta­rih afi­yet­le şöy­le ses­len­di:

“Al­lah’ın (O’na) ik­ra­mı; ken­di­si­ni emin­ler­den kı­lı­şı­dır.” (H. 660)

KAR­DEŞ­LE­Rİ­NE Hİ­TA­BE­Sİ

İb­ra­him Hak­kı Haz­ret­le­ri­nin bir te’li­fin­de ifa­de et­ti­ği üze­re Si­irt ule­ma­sı ve on­bir kar­de­şi, fe­na­lil­lah ma­ka­mı­na eren ve bu ma­ka­mın cez­be­si muk­te­za­sın­ca, şe­ri­atın za­hi­ri­ne mu­ha­lif dü­şen söz­ler söy­le­yen Şeyh İb­ra­him El-Mü­ca­hid Haz­ret­le­ri’nin kat­li­ne fet­va ve­rir­ler.

Si­irt Ule­ma­sı, bu hal­le­rin­den ötü­rü Şeyh İb­ra­him El-Mü­ca­hid Haz­ret­le­ri­nin hep kem göz­le bak­mış­tır. Da­ha son­ra ke­ra­met­le­ri­ni ele alır­ken zik­re­de­ce­ği­miz bir ke­ra­me­tin­de de ifa­de edil­di­ği gi­bi Si­irt­li alim­ler be­ra­ber­le­rin­de bir pa­paz ala­rak Şey­hi im­ti­ha­na ge­lir, an­cak bü­yük ve­la­ye­ti­ne şa­hid olup, hep­si de töv­be ve is­tiğ­far eder­ler. Bu ara­da pa­paz da müs­lü­man olur.

Bu im­ti­han­dan son­ra Şeyh Haz­ret­le­ri se­kir ma­ka­mın­dan baş­ka ma­ka­ma te­rak­ki edin­ce kar­deş­le­ri­ne hi­ta­ben aşa­ğı­da­ki be­yit­le­ri söy­ler:

Ma­na­sı:
Sev­gi­niz­den son­ra, hâ­li­mi si­ze Şek­vâ’ya baş­la­dım.

Gön­lü­me de ateş düş­müş, siz­ler­den uzak ol­du­ğum­dan

Ben sö­züm­de ka­lıp siz­le­ri as­la unut­ma­ya­ca­ğım.

Siz­le­ri se­ven kalp si­zi na­sıl unu­ta­bi­lir?

Ey gön­lüm­de yer­le­şip giz­le­nen kom­şu­lar

Ba­na mer­ha­met ede­cek olur­sa­nız, ku­lu­nu­za kul olu­rum.

Hü­zün’de Ya’kub (as) be­nim gi­bi ve ba­na ben­zer.

Gü­cüm yet­sey­di rüz­ga­ra bi­ner si­ze ula­şır­dım.

Ölüm­ler de­ni­zi­ne da­lar son­ra si­zi zi­ya­ret eder­dim.

Han­gi şe­ri­at ile ve han­gi mah­ke­me­de ölü­mü­me fet­va ve­rir­si­niz?

Oy­sa ben hep ha­ya­tı­nı­za du­acı­yım.

Ham­za’nın oğ­lu­yum ben, siz­ler­den baş­ka da kim­sem yok,

Şe­ri­atı­nız­ca akı­tıl­ma­sı ge­re­ken ka­nı­mın ha­tı­rı­nız için akı­tıl­ma­sı­na ra­zı ol­dum.
 

KE­RA­MET­LE­Rİ

1- Şeyh İb­ra­him El-Mü­ca­hid Haz­ret­le­ri ulaş­tı­ğı fe­na­fil­lah ma­ka­mın­da söy­le­di­ği ka­si­de ve söz­ler­den do­la­yı Si­irt’in bir kı­sım alim­le­ri­nin iti­ra­zı­na he­def ol­du. Bu alim­ler ken­di­si­ni im­ti­han et­mek üze­re ya­nı­na git­me­yi ka­rar­laş­tır­dı­lar. Bu ara­da, ta­sar­la­dı­la­rı im­ti­han şek­li­nin ge­re­ği ola­rak her­kes kal­bin­den bir niy­yet giz­le­yip onun ger­çek Şeyh ol­ma­sı ha­lin­de, kalb­le­rin­de­ki bu niy­yet­le­ri bi­le­ce­ği­ni söy­le­di­ler. Alim­ler bu im­ti­han­la­rı­nın bir di­ğer par­ça­sı ola­rak, baş­la­rın­da bir de müs­lü­man kı­lı­ğın­da pa­paz gö­tür­dü­ler.

Mev­sim kış ol­du­ğu hal­de ara­la­rın­dan bir ta­ne­si, için­den Şey­hin üzüm ye­dir­me­si­ni niy­yet et­miş­ti. Şeyh İb­ra­him El-Mü­ca­hid Haz­ret­le­ri mi­sa­fir­le­ri­ni gü­zel bir çeh­rey­le kar­şı­la­yıp hal ve ha­tır­la­rı­nı sor­duk­tan son­ra De­lo adın­da­ki hiz­met­çi­si­ne dö­ne­rek:

- Fa­lan­ca bağ’a git, için­de bu­lu­nan ta­ze üzüm­den şu se­pe­ti dol­dur ge­tir, bu­yur­du.

De­lo ise:

- Aman efen­dim ka­rın bü­tün ba­ğı kap­la­dı­ğı şu ka­ra­kış gü­nün­de bağ­da üzüm ne ge­zer? di­ye hay­re­ti­ni ifa­de et­tiy­se de Şeyh Haz­ret­le­ri:

- Var git, di­ye­rek em­ri­ni tek­rar et­ti. Bu­nun üze­ri­ne De­lo ba­ğa gi­der, ger­çek­ten gö­rür ki bağ­da ta­ze yap­rak­lı ve üzüm ta­şı­yan bir üzüm ağa­cı var. O ağaç­tan se­pe­ti ağ­zı­na ka­dar dol­du­rur, bu ara­da De­lo, son­ra­dan ge­lir, key­fin­ce yer dü­şüy­le üzüm ağa­cın­da ken­di­ne bi­raz üzüm bı­ra­kır.

Şeyh Haz­ret­le­ri üzü­mü mi­sa­fir­le­re tak­dim edip on­lar­la biz­zat il­gi­le­nir. Sof­ra­da ay­rı­ca di­ğer mi­sa­fir­le­rin de kalb­le­rin­den niy­yet et­tik­le­ri bü­tün ye­mek­ler de bu­lun­du­ru­lur. Ye­mek sı­ra­sın­da her ne ka­dar üzüm ye­me­si için De­lo’yu sof­ra­ya ça­ğır­dıy­sa­lar ken­di­si son­ra ye­rim di­ye ya­naş­maz. An­cak he­men be­lir­te­lim ki De­lo da­ha son­ra ba­ğa gi­der fa­kat ba­kar ki her ta­raf kar, üzüm­den de hiç bir eser yok­tur. Mi­sa­fir­ler ye­mek­ten son­ra el­le­ri­ni yı­kar­ken biz­zat Şeyh Haz­ret­le­ri el­le­ri­ne su dök­müş ve her ne ka­dar on­lar ka­bul et­me­miş­ler­se de ken­di­si pür mü­te­va­zi ol­du­ğun­dan ıs­rar­la el­le­ri­ne su dök­me­ye de­vam et­miş­tir. Alim mi­sa­fir­ler baş­la­rın­da ge­tir­dik­le­ri pa­pa­zı baş kö­şe­ye oturt­muş­tu­lar. An­cak ne ila­hi te­cel­li idi ki Şeyh Haz­ret­le­ri­nin il­ham al­mış ke­di­si gi­der pa­pa­zın ku­ca­ğı­na otu­rur ve üze­ri­ne işer. bu­nun üze­ri­ne mi­sa­fir­ler Şeyh Haz­ret­le­ri­ne:

- Ya Şeyh siz­de edep mü­kem­mel­dir ve la­kin ke­di­niz ter­bi­ye­siz­lik et­ti, di­ye şek­va­da bu­lu­nun­ca Şeyh:

- Ne­den, di­ye se­be­bi­ni so­rar. On­lar ise şu kar­şı­lı­ğı ve­rir­ler:

- Çün­kü bü­yü­ğü­mü­zün ku­ca­ğı­na işe­di.

Şeyh Haz­ret­le­ri ise:

- Bu­nu ke­di­ye so­ra­lım, der ve kar­şı­sın­da du­ran ke­di­ye göz at­tık­tan son­ra ken­di­le­ri­ne şu söz­le­ri tev­cih eder:

- Ke­di di­yor ki: Bi­la­kis siz­ler ter­bi­ye­siz­lik edip Hı­ris­ti­yan bir pa­pa­zı ge­ti­rip Şey­hin di­va­nın­da baş kö­şe­ye oturt­tu­nuz.

Bu­nun üze­ri­ne alim­ler ve pa­paz da kal­kıp Şey­hin mü­ba­rek eli üze­ri­ne tev­be eder­ler. Şeyh Haz­ret­le­ri iman eden pa­pa­zın is­mi­ni de Ab­dul­lah di­ye de­ğiş­ti­rir.

2- Bir ke­re­sin­de de Şeyh İb­ra­him El-Mü­ca­hid Haz­ret­le­ri eli­ne bir kaç odun ala­rak dı­şa­rı çı­kar ve kar­şı­laş­tı­ğı aha­li­ye şöy­le ses­le­nir:

- Be­ni se­ven söy­le­dik­le­ri­mi ye­ri­ne ge­tir­sin.

Du­yan­lar et­ra­fın­da top­la­nır ve­em­ri­ni bek­le­ye du­rur­lar. Tek­rar:

- Her­kes bi­raz odun top­la­yıp bu­ra­ya ge­tir­sin, em­ri­ni bil­di­rir.

Bu­nun üze­ri­ne bü­yük bir odun kü­me­si oluş­tu­ru­lur. Şeyh Haz­ret­le­ri bu odun­la­rı ya­ka­rak pür aşk ve şevk­le Al­lah’ı zik­ret­me­ye baş­lar, son­ra da ate­şin içi­ne gi­re­rek or­ta­sı­na otu­rur. Ateş İb­ra­him’i (as) yak­ma­dı­ğı gi­bi Şeyh İb­ra­him’i de (ks) yak­maz.Zik­ri­ni ta­mam­la­yıp bir da­ha için­den çı­kı­ver­di.

3- Gav­sul-Mem­duh Haz­ret­le­ri­nin Tek­ke Ço­ba­nı­nın on ya­şın­da bir kız ço­cu­ğu var­dı. Bir gün ba­ba­sı­nın ye­ri­ne tek­ke­nin ke­çi­le­ri­ni ot­la­tır­ken bir ara ke­çi­le­ri Gavs-i Azam Şeyh İs­ma­il Fa­ki­rul­lah Haz­ret­le­ri­nin tür­be­si­nin ci­va­rı­na gö­tür­dü. Ora­da ağaç­lar­dan dö­kü­len yap­rak­la­rı ke­çi­le­ri­ne ye­di­rir­ken bir­den ya­nı­ba­şın­da def ve zi­kir ses­le­ri duy­ma­ya baş­lar. Ay­rı­ca, kıy­met­li el­bi­se­ler gi­yin­miş çok hey­bet­li bir ce­ma­at de pey­da ol­muş­tu. Bu ce­ma­atin ara­sın­da yü­zü Do­lu­nay’ı an­dı­ran genç bi­ri var­dı. Bu genç, kız ço­cu­ğa dö­ne­rek şöy­le ses­le­nir:

- Ben Şeyh Ham­za el-Ke­bi­rin oğ­lu Şeyh Mu­ca­hid’im. Bu­ra­da Sul­tan Mem­duh’un tek­ke­si­nin ke­çi­le­ri­ni mi ot­la­tı­yor­sun?

Kız:

- Evet, di­ye kar­şı­lır ve­rir. Ve ola­yın bun­dan son­ra­ki sey­ri­ni şöy­le an­la­tı­yor:

- He­nüz la­fım ağ­zım­da idi ki genç Şeyh Mü­ca­hid yer­den bir taş alıp kar­nı­ma at­tı.

Ar­ka­sın­dan da şöy­le bu­yur­du:

- Be­nim he­di­yem ola­rak dün­ya­dan ka­na­ati­ni al!

Ken­dim­den ge­çip ye­re yı­kıl­mış­tım.

Ken­di­ne ge­lin­ce gör­dük­le­ri­ni ai­le­si­ne an­la­tan kız bun­dan böy­le ar­tık, ne yer ne de içer­di. Ön­ce­le­ri, bu ha­li­nin kor­ku­dan ola­bi­le­ce­ği­ne bağ­la­ya­rak önem­se­me­di­ler. An­cak sü­re uza­yın­ca, ken­di­si­ne ne­den yi­yip iç­me­di­ği­ni sor­du­lar. Kız, Şeyh Mü­ca­hid’in (ks) ken­di­si­ne o hi­tap­ta bu­lun­du­ğu gün­den be­ri yi­yip iç­me­di­ği­ni söy­le­di. Kı­zın bu es­ra­ren­giz du­ru­mu kı­sa sü­re­de et­raf­ta iyi­ce ya­yıl­mış­tı. İna­nan­lar da in­kar eden­ler de hay­li faz­lay­dı. Si­irt’in akıl, ilim ve ma­ri­fet eh­li Ab­di Pa­şa adın­da­ki Va­li­si de bun­la­rı du­yun­ca gön­de­rip kı­zı evi­ne ge­tirt­ti. Evin­de üç gün kal­dı­ğı sü­re içe­ri­sin­de ken­di­si­ne tür­lü tür­lü ye­mek­ler ge­ti­ril­di­ği hal­de o hep te­bes­süm edi­yor ve şun­la­rı di­yor­du:

- “Yi­ye­bil­sey­dim yer­dim” Dört gün kal­dı­ğı va­li­nin evin­de hep zi­kir, na­maz ile meş­gul olur­ken yü­zü ve ah­la­kı da iba­de­tin ver­di­ği nur­la git­tik­çe nur­la­nı­yor­du. Va­li de kı­zın bu ha­le­ti­nin ger­çek ol­du­ğu­na inan­dı. Ona ik­ram ve ih­san­da bu­lu­na­rak sa­lih du­ası­nı al­dı ve Til­lo’ya ge­ri gön­der­di.

Ced­di­miz Şeyh Mus­ta­fa el-Fa­ni Haz­ret­le­ri­nin Şeyh İb­ra­him el-Mü­ca­hid Haz­ret­le­ri ile il­gi­li bir rü­ya­sı:

“… Me­zar­lı­ğa gi­di­yor­dum. Ora­da Şeyh İb­ra­him el-Mü­ca­hid ile tür­be­sin­de med­fun bu­lu­nan Kor­mas’lı Şeyh Yu­suf ile kar­şı­laş­tım. Yan­la­rın­da da ho­cam Mol­la Ham­za (Şeyh Mus­ta­fa’nın ağa­be­yi­dir) bu­lun­mak­ta idi. Ken­di­si­ne; Şeyh İb­ra­him el-Mü­ca­hid’in uyu­mak­ta olup ol­ma­dı­ğı­nı sor­dum. Uya­nık ol­du­ğu­nu söy­le­di. Yan­la­rı­na git­tim. Şeyh Mü­ca­hid’in elin­den öp­tüm ve kal­bi­min üze­ri­ne gö­tür­düm. Ay­rı­ca ken­di­sin­den; ba­na da dua et­me­si­ni is­te­dim. Ba­na du­ada bu­lun­du. Gü­neş gi­bi nur par­la­yan ha­liy­le uzun sü­re tat­lı tat­lı soh­bet et­ti. Son­ra kalk­tı ve ba­na:

- Be­ni ye­rim­den kim kal­dır­dı, di­ye sor­du. Ben de:

- Al­lah, di­ye kar­şı­lık ver­dim. Son­ra ol­du­ğu ye­re uza­nıp yat­tı ve:

–“Be­ni ör­tü­nüz, or­tü­nüz. Ha­bi­bin bi’se­ti­ne ka­dar be­ni bir da­ha bu­lur­lar.” bu­yur­du. Em­ri üze­ri­ne yor­ga­nı üze­ri­ne ört­tüm son­ra da uyan­dım.

https://www.tccb.gov.tr/
https://www.icisleri.gov.tr/
https://www.turkiye.gov.tr/
https://www.cimer.gov.tr/
 
  • Resmi Gazete
  • Mevzuat Bilgi Sistemi
  • Siirt Valiliği
Adres: Saydanlar Mahallesi, İsmail Hakkı Çalapkulu Blv. No:14, 56870 Tillo/Siirt
(0484) 461 22 01
 
Sizlere daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerezlere yer veriyoruz 🍪 Çerez politikamız hakkında bilgi edinmek için tıklayınız